TÜRKİYE'NİN TURİZM POLİTİKALARINDA DÖNEMLER İTİBARİYLE YAPILAN YENİLİKLER VE DEĞİŞİMLER ÜZERİNE BİR İNCELEME
Araş. Gör. Mustafa KIRCA
GİRİŞ
Türkiye’de turizm sektörünün yeri ve önemi sürekli olarak artmaktadır. Ekonomik açıdan turizmin önemli bir sektör haline gelmesi ile birlikte turizm sektörünü daha çok geliştirecek turizm politikaları oluşturulmuştur. Turizm politikaları, turizmin arz ve talep yönündeki durumunu ve mevcut koşulların düzeltilmesini gerektiren nedenlerin belirlenmesinde, turizm alanında uygulanmakta olan ve önerilen müdahalelerin, alınacak önlemlerin yapacağı etkileri araştırılmasında ve turizmin gelişmesi için yeni hedefler, araçlar ve olanakların ortaya konmasında kullanılmaktadır (Olalı, 1982, s. 34).
Türkiye’de 1960’lı yıllardan itibaren özellikle ekonomik kalkınmanın hızlandırılması amacıyla kamu kesimi için emredici, özel kesim için ise yol gösterici olan, Beş Yıllık Kalkınma Planları hazırlanmıştır. Turizm politikaları da beş yıllık kalkınma planlarında ve genel ekonomik programlar içerisinde yer almaktadır. Planlı dönemden öncede, turizm politikalarını yürütecek kurum ve kuruluşlar bulunmaktaydı. Örneğin; turizm ile ilgili olarak 1957 yılında ilk bakanlık olan Basın-Yayıncılık ve Turizm Bakanlı’ğı kurulmuştur. 1963 yılında, planlı döneme geçilmesi ile birlikle Turizm ve Tanıtma Bakanlı’ğı kurulmuştur. Bu bakanlık ile beraber Türkiye’de turizm sektörü oluşmuş ancak çağdaş bir turizm yapılanmasının gerçekleşmesi doğrultusundaki gerçekçi hamleler 1980’li yıllarda yapılmıştır (Kandır, Özmen ve Önal, 2007). Planlı dönemde yaşanan, turizm politikalarının gelişmesini hızlandıran ve dolayısıyla turizm sektörünün ivme kazanmasına neden olan gelişmelerin başında “Ekonomik İstikrar Tedbirleri” ile “2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu”nun yürürlüğe girmesi ve “Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği”nin kurulmasıdır (Bozok ve Şahin, 2009, s. 255). Bu yıllardan sonra turizm ile ilgili veriler incelendiğinde sektördeki gelişmenin ve büyümenin boyutu görülmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’ye gelen toplam turist sayısı 1963 yılında 198.841 iken 1980 yılında 1.057.364 kişiye, 1990 yılında 5.397.748 kişiye, 2000 yılında 10.428.153 kişiye ve 2011 yılında ise 31.456.076 kişiye ulaşmıştır. Bunun ile beraber, turizmden elde edilen gelirde artmıştır. Yine TÜİK verilerine göre turizm gelirleri 1963 yılında 7.659 bin dolar iken 1980 yılında 326.654 bin dolara, 1990 yılında 3.225.000 dolara, 2000 yılında 7.636.000 dolara ve 2011 yılında 23.020.392 dolara çıkmıştır. Turizm ile ilgili göstergeler sürekli artış eğiliminde olsada, bazı yıllar düşmüş veya artış hızı yavaşlamıştır. Özellikle 1990 yılından itibaren gelen yabancı sayısı ve elde edilen gelir hızında yaşanan artış oranındaki düşüş terör olayları ve savaş nedeniyle yaşanmıştır (Aykaç Alp, 2010).
Dünya Turizm Örgütünün (WTO) verilerine bakıldığında 2011 yılında dünyada gelen yabancı turist sayısı incelendiğinde Türkiye altıncı sırada, elde edilen gelirler itibariyle onikinci sırada yer almaktadır. Bu veriler turizm sektörünün Türkiye’de önemli bir yere sahip olduğunu ve yıllar içinde sürekli geliştiğini göstermektedir. Bu veriler turizm politikalarının gelişmesi ile beraber, sektörün olumlu etkilendiğini göstermektedir. Fakat turizm sektörünün dinamik bir sektör olmasından ve birçok değişkenden etkilenmesinden dolayı, turizm politikalarının başarıya ulaşması ve sektörün gelişmesi için değişim ve yeniliklere ihtiyaç duyulmaktadır.
21. yy da her alanda değişim ve yenilik rekabet edebilme açısından önem kazanmıştır. Değişime ayak uydurabilen ülkeler ve işletmeler varlıklarını yıllarca sürdürebilmişlerdir. Türkiye’de de turizm sektörünün daha çok gelişebilmesi için, turizm politikalarının değişimleri ve yenilikleri gözönüne alması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacında turizmde yaşanılan değişim ve yeniliklerin neler olduğu araştırmak ve 1980 sonrası turizm politikaları incelenerek, değişimlere ve yeniliklere yönelik politikaların oluşturulup oluşturulmadığını tespit etmektir.
Turizm sektöründe değişim ve yeniliklerin neler olduğuna girmeden önce değişimin ve yeniliğin tanımlanmasında yarar vardır. Değişim dünyanın ve insanlığın var olmasından beri vardır. Ünlü filozof Heraklitosun’da dediği gibi “Evrende hiçbir nesne, nesnelerin hiçbir özelligi yoktur ki, değişmeden aynı kalsın”. Buradan çıkarak, değişim veya değişme zaman içersinde eski durumu, özellikleri veya yapıyı aynı bırakmayan özelliktir (Yeniçeri, 2002, s. 7). Değişim bir bütünün öğelerinde, öğelerin birbirleriyle ilişkilerinde öncekine göre nitelikçe ve nicelikçe gözlenebilir bir ayrılığın oluşması ve ayrıca statik olmama ve sürekli farklılaşma anlamına da gelmektedir (Akoğlan Kozak, 2004, s. 12). Günümüzde ise ülkelerin, organisazyonların ve diğer sistemlerin değişmesinin altında yatan temel nedenler; küreselleşme, ekonomik krizler, teknolojik yenilikler ve bilgiye ulaşılabilirlik nedeniyle günümüzün giderek artan çalkantısı ve saldırgan iş çevresi şeklinde sıralanabilir (Chiang, 2010). Bu nedenlerden turizm sektörünün etkilenmemesi kaçınılmazdır. Çünkü turizm sektörüne yönelik talepte bunun gibi birçok değişmeden etkilenir ve bu da turizm sektörünün gelişmesine veya gerilemesine neden olmaktadır. Turizm talebi, önceden kesin bir biçimde öngörülmesi güç olan ekonomik, toplumsal, doğal ve politik koşullara bağlı olduğundan, turizm sektörü talep dalgalanmalarından anında etkilenir (Kozak, Akoğlan Kozak, & Kozak, 2011, s. 40). Ülkeler arasında turizm sektörü açısından rekabet edilebilirlik için bu faktörlerdeki değişimlerin iyi bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Yeniliklerin yapılması ile değişimlerin meydana gelmesi kaçınılmazdır. Değişimi doğuran faktörlerin başında aslında yenilikler gelmektedir. Bu sebepten dolayı yeniliğin ne olduğu önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca, yeniliği ilk yapan ve yeniliğe ayak uyduran ülkeler ve işletmeler uzun süre yaşatabilmektedirler.
Yenilik kavram olarak farklı disiplinlerde farklı şekillerde tanımlanmıştır. Örneğin, ekonomi açısından yenilik, ekonomik büyümeye etki edecek bir faaliyet şeklinde tanımlanırken, sosyolojik açıdan ise sosyal davranışın yenilenmesinin bir yolu olarak tanımlanmaktadır (Mei, Arcodia ve Ruhanen, 2012). Yenilik, küreselleşen ekonomideki yüksek rekabet koşullarında ayakta kalabilmenin tek yolu olarak gösterilmektedir (David ve Foray, 2002). Yenilik kavramı daha geniş anlamıyla, bir kişi, grup, organizasyon, endüstri ve toplum için önemli bir etkiye sahip örgütsel süreçlerin yaratılması veya mevcut mamuller ve hizmetlerin geliştirilmesi ya da yeni mamuller ve hizmetlerin yaratılmasın süreci olarak tanımlanmaktadır (Higgings, 1996). Yenilik ile ilgili diğer tanım ise ekonomik bir değer yaratmak için yeni bir ürünün, yeni bir hizmetin piyasa sürülmesi ve yeni bir üretim sürecinin, uygulamasının veya örgüt yapısının uygulanması şeklindedir (Mei, Arcodia ve Ruhanen, 2012). Bunlara ek olarakta yeni pazarlara girilmesi de yenilik tanımları içinde yer alabilir.
Turizm sektörünün günümüzdeki gelişme düzeyine ulaşabilmesi “Sanayi Devrimi” ile birlikte hız kazanmış; çağdaş turizmin ortaya çıkmasını sağlayan faktörler bu dönem sonrasında oluşmaya başlamıştır. Turizm gelişmesine ve turizm anlayışınında değişmesine etkide bulunan “ boş zamanın artması, teknolojik gelişmeler, kentleşme, nüfus artışı, insan ömrünün uzaması, sosyal güvenlik ve seyahat özgürlüğü” gibi unsurların her biri “Sanayi Devrimi”nin ya tümüyle bir ürünüdür, ya da bu dönem ile birlikte gelişmeye başlamıştır (Kozak, Akoğlan Kozak ve Kozak, 2011, s. 31).
Zaman içerisinden turizm sektöründe bulunan işletmelerde sürekli gelişmiş ve değişmiştir. Turizm sektöründeki değişimlerin başında teknolojik gelişmelerin yeri önemli bir yer tutmaktadır. Her alanda olduğu gibi teknolojik değişimler, turizm sektöründe de değişimi hızlandırmıştır.
Yenilik ve değişim, turizm sektörünün gelişimi ve sürekliliği açısından artan bir öneme sahiptir. Turizm Sektörü’nün yapısal özellikleri ve faaliyetleri gözönüne alındığında, sözkonusu özelliklerin ve faaliyetlerin birbirinden kopuk değil, aksine işlevsel olarak birbiriyle ilişkilidir. Son yıllarda, turizm sektöründe yer alan hizmet çeşitleri ile hizmet süreçleri, hızlı değişimlere sahne olmakta ve mikrodan makroya kadar farklı analiz düzeylerinde incelenmektedir. Özellikle pazar ve tüketiciler açısından turizm sektöründede hızlı bir dönüşüm yaşanmaktadır. Teknolojik değişimin, rekabetin ve üretim faktörlerinin ise söz konusu değişim ve dönüşümleri tetikleyen öğeler arasında öne çıktığı görülmektedir (Decelle, 2004).
Yenilik kavramına ilişkin yazın genel olarak imalat sektörüne yöneliktir. Ancak son yıllarda hizmet sektöründe de yenilik konusu ele alınmaya başlanmıştır. Turizm sektöründe yenilik olgusu da geçmişe kıyasla daha sık rastlanan araştırma konuları içerisinde yer almaktadır (Decelle, 2004). Ancak turizm sektöründe teknolojik yeniliklere bağlı olarak mallar/hizmetler konusunda gerçekleşen yeniliklere sıklıkla rastlanmakla birlikte, hizmetin sunum sürecinin yenilenmesi ve/veya değiştirilmesine yönelik yeniliklere çok sık rastlanmamaktadır (Hall ve Williams, 2008).
Turizm ile ilgili olarak yapılmış yenilik ile ilgili çalışmalar genellikle beş başlık altında toplamak mümkündür. Turizm ve yenilik literatürünü inceleyen çalışmalarda, bu konu ile ilgili yapılmış olan çalışmalar genellikle, mal ve hizmet ile ilgili yenilikler, süreç ile ilgili yenilikler, yönetsel ve örgütsel yenilikler, kurumsal yenilikler ve pazarlama yenilikleri şeklinde sınıflandırıldığı görülmektedir (Hjalager, 2010, Mei, Arcodia ve Ruhanen, 2012).
Mal ve hizmet ile ilgili yenilikler, belirli bir işletme ve destinasyonda, daha önce görülmemiş olan ve müşteriler veya turistler tarafından gözle görülebilen yeni sayılabilecek değişiklikleri içermektedir. Turistlerin dikkatini çeken mal ve hizmet ile ilgili yenilikler, turistlerin satın alma kararları üzerinde etkili olan önemli faktörlerdendir (Hjalager, 2010). Süreç yenilikleri ise yükselen etkinlik, verimlilik ve akış amaçlayan üretim veya teslimatlardan yeni veya önemli derecede geliştirilmiş yöntemlerdir. Yönetsel ve örgütsel yeniliklerde bir firmanın iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde işbirliği ile ilgili yollarla yeni veya önemli derece geliştirilmiş yöntemlerdir. Pazarlama yenilikleri ise markalarda dahil olmak üzere yeni veya önemli ölçüde geliştirilmiş pazarlama stratejilerinden oluşmaktadır. Kurumsal yeniliklerde, turizm işletme alannını yönlendiren örgütsel yapılar ve yasal çerçevelerden oluşmaktadır (Mei, Arcodia ve Ruhanen, 2012).
Liu (2006), kamu politikalarını, sosyal olayların belirlenmesi amacıyla konulan normatif ilkeler dizisi olarak tanımlamıştır. Politika ayrıca, kamu sektörü öncülüğünde karar alma, politik, sosyal ve insanla alakalı karar almaya yarar (Stevenson, Airey VE Miller, 2008). Diğer bir ifade ile hükümetlerin ne yapmak istedikleri veya istemediklerini göstermektedir (Mei, Arcodia ve Ruhanen, 2012). Elliott (1997)’e göre hükümetler siyasi istikrarı sağlama, güvenlik ve temel alt yapı ihtiyaçlarını karşılayabilecek güce sahip oldukları için turizmin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadırlar (Mei, Arcodia ve Ruhanen, 2012).
Türkiye’de kamu politikaları çeşitli araçlarla yürütülmektedir. Yürütülen kamu politikası araçlarının başında kalkınma planları gelmektedir. Daha sonra bu kalkınma planlarındaki politikalara yönelik çıkartılmış olan diğer mevzuatlar gelmektedir. Bunlar; yıllık programlar, kanunlar, yönetmelikler, uluslararası sözleşmeler, bakanlar kurulu kararları gibi politika araçları bulunmaktadır. Bu çalışmada da turizm politikasına yönelik çıkartılan mevzuatlar üzerinde yapılacaktır.
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından Türkiye’de 1963 yılından beri beş yıllık kalkınma planları yapılmaktadır. Kalkınma planlarının dönemleri şu şekildedir:
Çalışmada 1980 yılını da içine alan Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nı ve sonrası kalkınma planları incelenecektir. Kalkınma planlarında yapılan yenilik ve değişiklikler, daha önce turizm politikası alanında yapılmış olan çalışmalardan çıkartılmış olan başlıkları altında incelenmeye çalışılacaktır. Fakat planlardaki politikaların birebir bu başlıklar altında toplanmasının güç olmasından dolayı, yeni başlıklar oluşturulmaya çalışılacaktır.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planın’da turizm politikalarının kitle turizm ilkesine göre düzenleneceği belirtilmiştir. Fakat Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planın’dan itibaren bu anlayış değişmeye başlamıştır. Bu planda kitle turizmine halen önem verileceği belirtilerek, bunun yanında da bireysel turizmin ihmal edilmeyeceği vurgulanmıştır. Ayrıca Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planın’da tabi, tarihi, arkeolojik ve kültürel varlığı, kış, av ve su sporları, festival, sağlık ve gençlik turizmi ile mevcut turizm potansiyeli ilkelerine göre turizm politikalarının değerlendirileceği vurgulanmıştır. Bunlara ek olarak Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Programın’da kongre, termal, golf ve 3. yaş turizmini daha cazip hale getirecek teşvik politikalarının geliştirileceği vurgulanmıştır.
Yedinci Kalkınma Planın’da turizmdeki mevsimsellik sorununu ve çoğrafi dağılımına vurgu yapılarak diğer planlardaki turizm çeşitlerine ek olarak; yayla, yat, karavan, kurvaziyer, kongre ve eğlence turizminin geliştirilmesi faaliyetlerine devam edileceği belirtilmiştir. Benzer şekilde Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planın’da da benzer turizm çeşitlerine ek olarak eko turizm kavramı getirilerek, turizm politikaların bu şekilde yönlendirileği belirtilmiştir. Dokuzuncu Kalkınma Planın’da benzer turizm çeşitlerinin yönlerdirilmesinin devam edileceği bunun yanında ek olarak sağlık hizmetleri turizmine ayrı bir önem verileceği belirtilmiştir.
Dördüncü Kalkınma Planın’da Turizm yatırım ve işletmeciliğinde kamunun etkinliğini artıralacağı ve bunun yanında da özel kesim, yabancı sermaya ve küçük tasarruflarn yatırımlara dönüştürülmesinin özendirileceği belirtilmiştir. Bu planda amaç, sektörün daha yeni yeni gelişmeye başladığı yıllara denk gelmesinden dolayı konaklama kapasitesinin artırmaya yönelik politikaların olduğu görülmektedir. Bunların yanında turizmde yabancı ülkeden yatırım yapacaklara, sermaye paylarına bakılmaksızın özendirileceği belirtilmiştir. Ayrıca, bu planda yabancı uyruklu personel çalıştırılmasında kolaylıkların getirileceği belirtilmiştir. Bu planda deniz, göl ve nehir kıyılarının kamu yararına kullanılması sağlamak, ikinci konut yapımını önlemek amacıyla yasal düzenlemelerin yapıldığı belirtilmiştir.
Dördüncü Kalkınma Planı’nda genel ve mesleki eğitim ilkeleri çerçevesinde turizm eğitimi politikası yeniden gözden geçirilerek ülke gereksinimini karşılayacak biçimde yönlendirilecek ve ilgili kuruluşlar arasındaki eşgüdüm Turizm ve Tanıtma Bakanlığınca sağlanacaktır. Sekizinci Kalkınma Planı’na kadar bu konu ile ilgili herhangi bir yenilik yapılmamıştır.
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planın’da yönetsel ve örgütsel konularla ile ilgili herhangi bir yenilik getirilmemiştir. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’na geldiğimizde ise turizm sektörüne doğrudan ve dolaylı olarak hizmet verenlerin sayıca yeterli düzeye getirilmesi ve eğitmek suretiyle bilgi ve becerilerinin artırılması sağlancağı belirtilmiştir. Bu kalkınma planının getirdiği en önemli yenilik ise küçük kapasiteli tesislerin ve aile işletmeciliğinin teşvik edilmesine yönelik politikadır.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planın’da ise yönetsel ve örgütsel yenilikler ile ilgili önemli gelişmelerin olduğu görülmektedir. Plan’da daha önceki planlarda olmayan, turizm hareketlerinin yoğunlaştığı bölgelerde yerel yönetimlerin ve halkın turizm ile ilgili kararlara katılmasının sağlanmasının önemine değinilmiştir. Talep yapısındaki değişmeler bu planda, küçük ölçekli işletmlerin gelişmesine yönelik bir politikanın doğmasına sebep olmuştur. Bu kalkınma planında getirilen en önemli yeniliklerden bir taneside, yerli tur operatörlüğünün yaygınlaştırıması çalışmalarının turizm politikaları arasında yer almasıdır. Ayrıca planda, Türkiye Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Yasası’nın günün uygun koşullarına göre değişimesinin önemi vurgulanmıştır.
Yedinci Kalkınma Planın’da çalışanlara yönelik, hizmet kalitesinin yükseltilmesi amacıyla sertifikasyon sistemine geçilmesi gibi bir turizm politikası oluşturulmuştur. Bunların yanında yönetsel ve örgütsel olarak Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda Pansiyon İşletmeleri ve Türkiye Pansiyon İşletmeciliği Birliği Yasası’nın çıkarılacağı ve Turist rehberliği mesleğine mensup olanların ortak sorunlarına çözüm bulmak, mesleki etkinliklerini artırmak, seyahat acenteleri ve birbirleri ile olan ilişkilerini meslek disiplini altında düzenlemek amacıyla Rehberler Birliği Yasası çıkarılacağı, turizm politikaları arasında yer almıştır. Fakat bu konular ile ilgili çalışmaların Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da halen tamamlanamadığı ve bu plan süresince tamamlanacağı vurgulanmıştır.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’da ise turizm sektörünün dış pazarlarda rekabet gücü en yüksek olan sektörler arasında olduğu belirtilmiş ve bu doğrultuda turizm sektörünün direncini daha çok artıracak bir yapıya kavuşturulması gerektiği vurgulanmıştır. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Plan’ında turizm eğitimine yönelik politikalar genişletilmiştir. Bu planda turizm eğitimi ve kalitesinde standardizasyonu, verimlilik ve iş kalitesinin gelişmesini ve istihdam için gerekli beceri düzeylerinin belirlenmesini sağlayacak belgelendirme sistemi getirileceği belirtilmiştir. Bunlara ek olarak bu planda Milli Park alanlarında sürdürülebilir turizm gelişimi için gerekli düzenlemelerin yapılacağı ilave edilmiştir. Yat Turizmi Yönetmeği bu plan çercevesinde yeniden düzenleneceği belirtilmiştir. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda bu konu ile ilgili çok fazla yenilik yapılmamıştır, bir önceki planda belirtilen politikalar tekrar edilmiştir. Bu planda getirilen en önemli yenilik, turizm sektörünün uzun vadeli ve sağlıklı gelişmesini sağlamak üzere Turizm Sektörü Ana Planı’nın hazırlanacağının belirtilmedir.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda pazarlama yönetimi ile ilgili olarak şu politikanın yürütüleceği belirtilmiştir: “Tek bir merkez tarafından yönetilen ve denetlenen yatak kapasitesinin etkin bir biçimde pazarlanabilmesini sağlamak amacıyla TC. Turizm Bankası AŞ, Türk Hava Yollan ve Devlet Hava Meydanları ve Limanlar Genel Müdürlükleri arasında işbirliği yapılacak; mevsim içi uçak filosunun artırılması ile «charter» seferleri düzenlenecek; sefer fiyatlarının saptanmasında Turizm ve Tanıtma Bakanlığının görüşü alınacaktır”. Bu maddeyi incelediğimiz de bu maddenin hem çeşitli kurumlarla işbirliği sağlaması açısından yönetim ve örgütsel bir politika olduğu hem de pazarlamayı içermesinden dolayı pazarlama politikalarının içinde yer almaktadır. Beşinci ve Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda bu konuya yönelik herhangi bir yeniliğin yapılmadığı görülmüştür.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda öncelikli bölgelerde mevcut ikinci konutların pazarlamasına yönelik organizasyonların geliştirileceği belirtilmiştir. Sekizinci Kalkınma Planı’nda ise değişen tüketici tercihlerin dikkate alınması gerektiği ve yeni alanlarla mevsimin yılın tamamına ve turizm potansiyeli olan ancak bu güne kadar yeterince ele alınmamış bölgelere yönelik tedbirlerin alınması turizm politikaları içinde yerini bulmuştur. Sekizinci Kalkınma Planı’nda AB’nin tek pazar uygulamasının bebarinde getireceği muhtemel talep azalması ve diğer konjonkturel dalgalanmalara karşı sektörün gücünü artırmak üzere, dış pazarlarda optimum talep dağılımı yaratılıcağı vurgulanmıştır. Dokuzun Kalkınma Planı’nda bu konu ile ilgili olarak mevcut kapasiteleri, karlılık sağlayacak fiyat ve doluluk oranlarında dolduracak talep yaratılıncaya kadar, turizm teşviklerinde pazarlama alanına, hava ulaştırmasına ve toplam kalite iyileştirilmesine öncelik verileceği maddesi getirilmiştir.
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda bir önceki planda olmayan ve turizm politikası konusunda önemli bir yenilik olan şu madde getirilmiştir: “ Türkiye, OECD ve OPEC ülkelerinin yanısıra Balkan ve Üçüncü Dünya Ülkeleri ile turistik ilişkilerin geliştirilecektir.” Bunun yanında bu planda sosyal turizm anlayışının geliştiğini gösteren “çalışanların en uygun şartlarda tatil yapmaları ve dinlenmeleri sağlanacaktır” maddesi getirilmiştir. Daha sonra bu madde veya politika Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Plan’ında “toplumun en uygun ve sağlıklı şartlarda tatil yapması sağlanacaktır” şeklinde güncellenmiştir. Bir önceki planda olmayıpta Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer alan diğer bir turizm politikası ise doğal ve kültürel çevre değerlerinin turizm amaçlı kullanımıdan koruma stratejileri ile turizm geliştirme stratejilerinin bütünleştirilmesidir. Altınca Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda buna ek olarak “insanlığın kültür ve tabiat mirası durumundaki değerler etkin şekilde korunacak, çevre ile kültür peyzajı ilkeleri esas alınarak turizm faaliyetleri ve yatırımları planlanacak ve uygulanacak” maddesi ilave edilmiştir. Bu her iki kalkınma planlarından sonra çevrenin korunması ile ilgili politikaların sürekli olarak güncelendiği ve yenilendiği görülmektedir.
Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda turizm kaynakları envanteri ile fiziksel planlama çalışmalarında ilgili kamu kuruluşları, bilim kurumları, gönüllü kuruluşlar ve özel sektör kurumları arasında işbirliğinin sağlanacağı belirtilmiştir. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ise turizm alt ve üst yapısının nitelik ve niceliğinin yükseltileceği vurgulanmıştır. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da bu konu ile ilgili, turizm üst yapısının yeterli bir altyapı ile bütünleşmesi için gerekli düzenleme ve teknik önlemlere ağırlık verileceği, Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK) projesinin hızla uygulanması için gerekli düzenlemelerin yapılacağı politikalar arasına alınmıştır. Bu kalkınma planında getirilen en önemli yenilik ise “Kullanan öder- Kirleten öder” ilkesi uyarınca kamu eliyle yapılacak teknik alt yapının finansmanına kullanıcıların katılımlarının sağlanmasıdır. Ayrıca bu planda, turizm sektörünün uzun vadeli sağlıklı gelişmesini sağlamak amacına yönelik dinamik ve stratejik TUSAP Ana Planı’nın uygulayama geçirileceği belirtilmiştir. Benzer şekilde Sekizinci Kalkınma Planı’nda da bu politiklar ile ilgili çalışmaların devam ettiği belirtilmiştir.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Plan’ını ile beraber sürdürülebilir bir turizm sektörünün varlığının önemi vurgulanmaya başlanmıştır. Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da turizm sektörünün, turizm potansiyeli olan ancak bugüne kadar yeterince ele alınmamış yörelerde turizm geliştirerek ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanacağı, turizm politikalarının içine alınmıştır.
Yapılan bu çalışmada 1996 yılı ve sonrası yıllık programlara ulaşılabilmiştir. 1996-2012 yılları arasında yıllık programlarda yapılan yenilik ve değişiklikler incelenmiştir. 1996 yılı programında turizm ile ilgili politikalar özetle şu şekilde belirtilmiştir;
Kıyı alanlarının kirlenmesinin önlenmesi ve ATAK projesi hedeflerinin gerçekleşmesi, turizm anlayışının değişmesi nedeni ile turizm çeşitlendirilmesine yönelik hizmetler, iç turizmin geliştirilmesi için küçük ölçekli ve yerli işletmelerin geliştirilmesi, ülke tanıtımında da kullanılmak üzere yerli tur operatörlüğünün geliştirilmesi ve turizmde kurumsallaşma ve örgütlü faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için yasal düzenlenmelerin yapılması şeklinde politikaların olduğu görülmektedir.
Bu yılda yapılan hukuki düzenlemeler ise şu şekilde sıralanmıştır:
1997 yılı programındaki turizm politikalarına bakıldığından, 1996 yılında yapılan turizm politikalarından çok farklı politikaların geliştirilemediği görülmektedir. 1996 yılındaki programa ek olarak, turizm eğitiminde özel sektöre ağırlık verileceği konusu yenilik olarak gösterilebilir. Hukuki düzenlemelere bakıldığında, 1996’da değişmesi planlana veya yeni çıkarılacak olan politikaların 1997’de de yapım aşamasında olduğu görülmektedir. 1998’de yapılan yıllık programında 1996 yılına göre çok farklı olmadığı görülür. Önceki yıllara göre, bu yıla ait programda turizm politikalarına ek olarak, ikincil konutların pazarlanmasına yönelik çalışmaların başladığı, küçük ölçekli işletmelerin KOBİ statüsüne alınacağı, yat limanlarında Yap işlet-devret modelinin uygulanmaya başlanacağı belirtilmiştir. Bu yılda üzerine çalışılan hukuki düzenlemeler ise birkaç mevzuat dışında aynı kalmıştır. Bunlar şu şekilde sıralanmaktadır;
1998 yılı programında getirilen en önemli yenilik Kullanan öder-kirleten öder ilkesi uyarınca kamu eliyle yapılacak teknik altyapının finansmanına kullanıcıların katılımı sağlanmasına yönelik politikaların oluşturulması maddesidir. 1999 yıllarında yapılan turizm politikalarında da herhangi bir yenilik yoktur. 2000 yılı programında turizm politikası ile ilgili önemli değişiklikler ve yenilikler bulunmaktadır. Bu programda ana öncelik turizm ürününde ve buna bağlı olarak müşteri profilinde niteliğin yükseltilmesi olarak belirlenmiştir. Turizmde dış tanıtım stratejilerinin belirlenmesi, uygulamanın izlenmesi, denetimi ve finansmanına turizm işletmelerinin katılımını sağlayacak yeniden yapılanma ile ilgili çalışmalar tamamlanacağı belirtilmiştir. Hukuki düzenlemelere bakıldığında ise halen 1997’deki mevzuatlar ile ilgili çalışmaların devam edildiği görülmektedir.
2001 yılı programına gelindiğinde, hazırlanan programda turizm ile ilgili politikaların turizm ve tanıtma başlığı altında toplandığı görülmektedir. Fakat hedeflenen programlarda, geçmiş dönemlere göre yeni sayılabilecek herhangi bir madde bulunmamaktadır. Tanıtma başlığı altında ise getirilen politikalar şu şekilde sıralanmıştır:
2001 yılı programında yapılacak hukuki değişim ve çalışmalara, diğer dönemlere ek olarak şunlar eklenmiştir: Başbakanlığa bağlı Tanıtma Fonu Kurulu yeniden yapılandırılarak, tanıtma ile ilgili kamu, özel kuruluş, meslek odaları ve vakıflardan oluşacak bir kurul haline getirilecektir.
2002 yılı programında krize vurgu yapılmıştır. Bunun dışında bu programda herhangi bir yenilik bulunmamaktadır. 2003 yılı programında yenilik olarak sadece Başbakanlığa bağlı Tanıtma Fonu Kurulu ile ilişkili bir tanıtma konseyi kurulmasının programa alınması gösterilebilir.
2004 yılı programında İstanbul ile ilgili hedeflerin politikalar arasına alınması yenilik olarak gösterilebilir. İstanbul ile ilgili politika şu şekilde açıklanmıştır:
2005 yılında da turizm politikalarına yönelik herhangi bir yeniliğin olmadığı görülmektedir. 2006 yılı programı ile beraber turizm politikalarında önemli yenilikleri olduğu görülmektedir. Bu programda yeni olarak gösterilebilecek politika maddeleri şu şekilde sıralanabilir:
2006 yılı programında ayrıca bu politikalara nasıl ulaşacağı, sorumlu kurumun hangileri olacağı ve yapılacak işbirliklerin kimler ile olacağı maddeler halinde belirtilmiştir. Bu programdan önceki programlarda bu şekilde bir politika metni yoktur. 2007 yılındaki programda 2006 yılı programı ile benzer turizm politikalarına sahiptir. 2008 yılı programında yeni sayılacak maddeler ise şu şekilde sıralanabilir:
2009 yılı programında özel turizm kavramı yeni olarak turizm politikaları arasına girmiştir. 2010 yılı programında ise getirilen yenilik ve değişimler şunlardır:
2011 yılındaki programda ise “Marka Kentlerin” geliştirilmesine yönelik politikalara ağırlık verileceği yenilik olarak gösterilebilir. 2012 yılında turizm politikalarına getirilen yenilikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı birimler üç ana birimde toplanmıştır. Bu birimler “Ana Hizmet Birimleri”, “Danışma ve Denetim Birimleri” ve “Yardımcı Hizmet Birimleri” şeklinde sıralanmıştır. Özellikle “Ana Hizmet Birimleri”, turizm politikalarını yönlendirmede etkili olan birimlerdir. Bu birimlerin her biri için ayrı ayrı mevzuatlar düzenlenmiştir. Bu mevzuatları kanunlar, bakanlar kurulu kararları, tüzük, yönetmelikler, yönergeler, genelgeler, uluslararası sözleşmeler ve protokoller oluşturmaktadır.
Türk turizm politikası dışındaki mevzuatlar genelde bakanlığının işleyişi, sanat ve kültür birimlerini düzenleyen ve bakanlığın mali işlerini düzenleyen mevzuatlardan oluşmaktadır. Turizm politikaları üzerinde etkili olabilecek mevzuatlar daha çok Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Tanıtma Genel Müdürlüğü ve Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’ne ait mevzuatlar altında toplanmıştır. Bunların yanında da Sinema Genel Müdürlüğü bünyesinde bakanlık, ülke tanıtımına katkı sağlayacak yabancı film projelerinin destekleneceğini de mevzuatlarda belirtmiştir.
Turizm politikalarında ve Türk turizminin gelişmesinde ve yönlendirilmesinde en önemli paya sahip olan mevzuatlar, özelliklede kanunlar Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Turizm gelişmesine ivme kazandıran, 1982 yılında kabul edilmiş olan “2634 Numaralı Turizmi Teşvik Kanunu” bu birim tarafından yürütülmektedir. Bunun yanında 1972 yılında kabul edilen “1618 Nolu Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu” ve 2012 yılında kabul edilen “6326 Nolu Turist Rehberliği Meslek Kanunu” da bu birim tarafından yönlendirilmektedir.
Turizmi Teşvik Kanunun çıkış amacı “turizm sektörünü düzenleyecek, geliştirecek, dinamik bir yapı ve işleyişe kavuşturacak tertip ve tedbirlerin alınmasını sağlamaktır” şeklinde belirtilmiştir. Bu kanunun turizm hizmeti ile bu hizmetin gereği kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerinin tespiti ile geliştirilmelerine, turizm yatırım ve işletmelerinin teşvik edilmesine, düzenlenmesine ve denetlenmesine ilişkin hükümleri kapsamaktadır. Günün koşullarına göre ve sektörün ihtiyaçlarına göre 1982 yılından itibaren sürekli bir şekilde değişikliği uğradığı, kanun metni incelendiğinde görülmektedir. Kanuna getirilen en önemli değişiklerin başında tesis kuracakların “Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu” (ÇED) raporu almaları gerektiğidir. Kanun da teşviklerin yanı sıra, sürdürülebilir turizm anlayışına uygun olarak koruma ile ilgili hükümlerde bulunmaktadır. Bunların yanında, turizm çeşitlendirilmesine yönelik maddeler ve değişik turizm çeşitleri için nelerin yapılacağı belirlenmiştir. Bu da turizm politikalarında çeşitlendirmenin önemli olduğu ve günümüz turist anlayışının dikkate alındığını göz önüne koymaktadır.
Turizm sektörünün gelişmesine bağlı olarak, seyahat acentelerini ilgilendiren 1972 yılında yürürlüğe konulmuş olan 1618 sayılı kanun da sürekli değişikliğe uğramıştır. Seyahat acentelerinin kanun ile belirlenen görevleri ve sınıflandırılmasında değişikler meydana geldiği görülmektedir. Özellikle, turistleri koruyucu maddelerin yoğunlukta olduğu görülür. Günümüzde de asıl olan turistin yani müşterinin tatminidir.
Özel sektör temsilcileri için ekonomik açıdan önemli bir yere sahip olan 2009 yılında kabul edilen, “Belgeli Konaklama İşletmelerinin İhracatçı Sayılması için Sağlamaları Gereken Döviz Miktarına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı”, Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü altında yürütülmektedir. 2009 yılında bu karar ile “Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli asli fonksiyonu konaklama olan işletmelerin ihracatçı sayılabilmeleri için yurt dışından 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları ve üzeri döviz miktarını sağlamaları gerekir. Bakanlar Kurulunca yeni bir miktar belirlenmedikçe mevcut miktar takip eden yıllar için de geçerlidir” geçerlidir hükmü getirilmiştir.
Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılmış toplam 10 tane yönetmelik bulunmaktadır. Bu yönetmeliklerin 4 tanesi eğitim ile ilgili yönetmeliklerden oluşmaktadır. Bu yönetmelikler için de bulunan Aday Memurları Yetiştirme Yönetmeliğine bakıldığında yenilik ile ilgili herhangi bir içeriğinin olmadığı sadece memurların eğitimi ve yetiştirilmesi üzerine yapılmış bir çalışma olduğu görülmektedir. Bu birim altında yapılan diğer bir yönetmeliğin konusu ise Türk süsleme sanatları ve geleneksel el sanatları kursları ile ilgilidir. Bu kanunun amacı Türk Kültürünün kaybolmaya yüz tutmuş ve yok olmasını engellemek amacı ile çıktığı belirtilmiştir. Bu kanunda da yenilenme ile ilgili herhangi bir vurgulama yapılmamış ama kültürel varlıkların korunması için gerekli önlemlerin ve çalışmaların bu kanun ile yapıldığı görülmektedir. Kültürel değerlerin ve el sanatlarının turizmin gelişmesinde önemli yeri olduğu bilinmektedir. Diğer bir yönetmelikte kurumun hizmet içi eğitimi ile ilgili olan yönetmeliğidir. Bu yönetmelikte Kültür ve Turizm Bakanlığında görevli personelin günün koşullarına uygun olarak yetişmelerini sağlamayı amaçladığı görülmektedir. Ayrıca eğitim hedeflerinde de bakanlık personelinin bilimsel ve teknolojik alandaki yeni gelişmeler hakkında bilgilendirilmesinin sağlanması ve personelin gelişmesini sağlayacak alanlara yönlendirilmesinin hedeflendiği belirtilmiştir. Ayrıca bu yönetmelik ilkelerinde, gerektiğinde ilgili tüm kuruluşlarla eğitimde işbirliği yapılması, bilgi, belge ve eğitici değişim sağlanması yer almaktadır. Bu da bakanlığın eğitim programlarında değişime önem verdiğini göstermektedir. Ayrıca eğitimin, milli kalkınma hedeflerine uygun plan ve programlarına dayalı olarak, bakanlığın amaçları, görevleri, yetkileri ve sorumlulukları ve ihtiyaçları doğrultusunda ve bir plan dahilinde düzenlenmesinin önemi de yönetmelikte vurgulanmıştır. Profesyonel turist rehberliği yönetmeliği de ise sadece turist rehberlerinin seçimi, eğitilmesi ve çalışma esasları ile ilgilidir. Bu birim altında bulunan yönergelerde özel sektör de çalışanlara yönelik turizm eğitimi yönergeleri de bulunmaktadır. Yönergelere göre eğitimlerde katılımcılara, iş başı eğitim kurslarının, ev pansiyonculuğu eğitim kurslarının ve kişisel gelişim seminerlerinin verildiği görülmektedir. Ayrıca, ev pansiyonculuğuna özendirici seminerlerinde verildiği yönergelerde belirtilmiştir.
Bu birim altında yapılan diğer yönetmeliklere baktığımızda ise folklör ürünlerinin derlenmesi ve değerlendirilmesi, Türk halk müziği repertuar incelemesi, halk kültürlerinin araştırılması ve geliştirilmesi ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu yönetmeliklerin var olması ve içerikleri bakanlığın değişen turizm anlayışı çerçevesinde bu değerlere önem verdiğini göstermektedir. Ayrıca bakanlık yerel yönetimlerin, derneklerin, vakıfların ve özel tiyatroların projelerine yapılacak yardımlara ilişkin bu birim altında bir yönetmelik düzenlemiştir.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne ait kanunlarda genel olarak kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve kültür yatırımların ve girişimlerin teşviki ile ilgili olduğu görülmektedir. “2863 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkların Korunması Kanununda” koruma amaçlı imar planlarına önem verilmiştir ve bu planlar şu şekilde tanımlanmıştır: "Koruma amaçlı imar plânı"; bu Kanun uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim-geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla arkeolojik, tarihi, doğal, mimarî, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak; hali hazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini, uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımını, alt yapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan, hedefler, araçlar, stratejiler ile plânlama kararları, tutumları, plân notları ve açıklama raporu ile bir bütün olan nazım ve uygulama imar plânlarının gerektirdiği ölçekteki plânlardır.” Ayrıca ilgili kanunda bakanlığın yerel yönetimler, dernekler, vakıflar gibi tüzel kişiler ile işbirliğine girebileceği belirtilmiştir. Bu kanunun bu maddesi bakanlığın koruma politikalarında sürdürülebilirlik ilkesinin göz önüne aldığını ve bu konuda çalışmalar yaptığını göstermektedir.
“5225 Numaralı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunun” amacı, “bireyin ve toplumun kültürel gereksinimlerinin karşılanmasını; kültür varlıkları ile somut olmayan kültürel mirasın korunmasını ve sürdürülebilir kültürün birer öğesi haline getirilmesini; kültürel iletişim ve etkileşim ortamının etkinleştirilmesini; sanatsal ve kültürel değerlerin üretilmesi, toplumun bu değerlere ulaşım olanaklarının yaratılması ve geliştirilmesini; ülkemizin kültür varlıklarının yaşatılması ve ülke ekonomisine katkı yaratan bir unsur olarak değerlendirilmesi, kullanılması ile kültür merkezlerinin yapımı ve işletilmesine yönelik kültür yatırımı ve kültür girişimlerinin teşvik edilmesini sağlamaktır” şeklinde belirtilmiştir. Bunu yaparken özellikle bakanlığın alt yapı yatırımlarını kendisini üstleneceği ve girişimcilerin teşvik edileceği belirtilmiştir. Bu kanunda bakanlığın özel sektör yatırımlarına açık olduğunu göstermektedir. Bu kanunların yanında bu kanunların amaçlarına benzeyen 9 kanun bulunmaktadır. Değişen turizm anlayışı ülkelerin kültür turizmine önem vermesine neden olmuş ve bu durumda kültür turizmini geliştirmiştir. Bu kanunlarda bakanlığın bunu göz önüne alarak, kültür ve tabiat varlıkların korunmasında ve bunlara yönelik yapılacak yatırımları yönlendirmeye ve teşvik etmeye yönelik politikalarının bulunduğu, bu birim altında çıkarılmış olan kanunlar ile görülmektedir. Ayrıca bakanlığın bu varlıkları korumasına yönelik uluslararası sözleşmelerde imzasının bulunduğu görülmektedir. Bu kanunlara dayalı olarak bu birime ait 31 tane yönetmelik bulunmaktadır.
Tanıtma Genel Müdürlüğü’nün turizm politikalarını ve özelliklede pazarlama politikalarını etkileyecek bir adet tebliğ bulunmaktadır. 2010 yılında çıkarılan bu tebliğin amacı, “yurt dışında düzenlenen turizm fuarlarına katılımın artırılması ve yurtdışında gerçekleştirilecek tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine gerekli desteğin sağlanması” şeklinde belirtilmiştir. Bu destek genellikle mali boyutlarda sağlanmaktadır. Bu tebliğ incelendiğinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel yatırımcıları yurt dışı tanıtma faaliyetlerine katılımlarını teşvik etmek amacıyla maddi imkânlar sağlayacakları belirtilmiştir. Ayrıca, 4848 numaralı kanunda da bu birimin görevleri arasında, sadece özel sektör ile değil aynı zamanda bizzat bakanlığında tanıtım faaliyetlerinde yer almasını sağlayacak çalışmaların yapılacağı bir birim olarak belirlenmiştir. Bunlara ek olarak bu birimin, Türkiye’ye yönelik turizm talebinin değerlendirilmesi ve buna uygun politikaların oluşturulması amacıyla yurt içinde ve yurt dışında her türlü etüt ve araştırmaları yapmak veya yaptırmak, istatistik verilerini derlemek gibi görevleri de bulunmaktadır.
Çalışmanın devamına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz !